22 Ağustos 2014 Cuma

Özel Hastanelerde Avuç İçi Tarama ???

Herkese sağlık dolu bir ömür dileyerek başlamak istedim bu günkü anlatacaklarıma... 

Derler ya Allah dert verip derman aratmasın, bizim ailemizde, sülalemizde ölüm nedeni yaşın ilerlemesinden ziyade kanserden oluyor. Bir gün bir şekilde hepimiz öleceğiz ama gözünüzün önünde sevdiğiniz birinin adeta eriyerek, tükenerek ölümünü izlemek korkunç bir şey. Çocukluğumdan beri hastaneye gitmemek için büyük çaba gösteriyorum. Çünkü artık her hastane bir kaybı hatırlatıyor bana.

Uzun zaman sonra ilk defa bu gün hastaneye gittim. Elimde bayram temizliğinden kalma yaralar var. Deterjan ile fazla haşır neşir olunca iyileşmek bilmediler. Görüntüsü çok fena, kaşınmıyor, akıntı yok çok şükür ama ben kendimden tiksinirken, başkası bakıp ne düşünür bilemiyorum. Neyse, özel hastanelere yeni gelen uygulamadan da, hastane yüzü görmediğim için haberim yok. Avuç içi tarama yapılıyormuş artık. Gereksiz, hijyenden uzak, saçma sapan bir uygulama. Ellerim yara içinde, belki bulaşıcı bir hastalık??? Dermatoloji bölümüne gelmişim yani açık açık, benden sonra gelen kişi aynı cihazla temas edecek. Hiç bir dezenfekte solüsyonu da yok etrafta. Belki benden önce gelen kişinin bulaşıcı bir hastalığı vardı tamamen Allah'a emanetiz. 

Tabi cihaz benim el izimi alamadı, çünkü yaralar avucumun içinde :)) neredeyse ayak izimi alacaklar diye korkmadım değil. 

Tabipler Birliğinin konu ile ilgili açıklamasını okudum eve gelir gelmez. Keşke vermeseydim diyorum yaralı bereli olsa da. Tabipler Birliğinin konu ile ilgili açıklamasını sonuna kadar destekliyorum. Amaçsız, insan haklarına, hukuka aykırı bir uygulama bu. 

Gerçi artık ne legal ne illegal hiç bir fikrim yok. 

Sonuç olarak; özel hastaneye de gitmemeye karar verdim. Muayenehane peşinde koşacağım bundan sonra hastaneye gitmem gerekirse. Sevmiyorum böyle insanların gereksiz zorunluluklara mahkum edilmesini...Sevmediğim binlerce şeye bir yenisi daha eklenmiş oldu :)) 

Sağlıcakla kalın ...
        

17 Ağustos 2014 Pazar

Devious Maids - Dizi Keyfi



Dizi keşiflerine dur durak bilmeden devam ediyorum. Desperate Housewives'ı izlemiş miydiniz bilmiyorum ama ben bu dizinin ilk bölümünü izler izlemez aaa ne kadar benziyorlar dedim :) Prodüksiyonda Eva Longoria yı görünce de ne kadar doğru bir tespitte bulunduğumu anladım :) Yapımcı, yönetmen ve senarist Marc Cherry'nin yeni gözdesi Desperate Housewives'dan sonra Devious Maids. 

Beverly Hills'de hizmetçilik yapan Latin kökenli 5 kadın ve birbirinden ilginç 5 ev sahibi. Her birinin hikayesi birbirinden enteresan. Tam pembe dizi kıvamında. Çocukken annemlerin izlediği Brezilya dizileri geldi aklıma izlerken.   

14 Ağustos 2014 Perşembe

Soru : Sanatçı Siyasi Düşüncesini Paylaşmalı mı?

Bu aralar elimde siyasi kimliğini son yıllarda ön plana çıkaran bir yazarın kitabı var. Aslına bakarsanız bu kitapla ilgili çok güzel yorumlar aldığım için uzun zamandır okumak istiyordum. Canım ablam da bana her zaman ki gibi koca bir kutu kitap hediye etti bayramda :) Bahsettiğim kitap da bu kutunun içinden çıktı. 

Kitap; mezhep değerlendirmesi içeren bir roman. Tarihsel kesitler var, büyük bir araştırmanın eseri. En azından kafanıza takılan bir cümlenin ardını arkasını araştırabiliyorsunuz. Fakat dediğim gibi keşke bu yazar eskiden olduğu gibi sadece eserleri ile ön plana çıksaydı da, ben de bu kitabı bu kadar isteksizce okumasaydım. 

Yazar benimle aynı siyasi görüşe sahip olunca da aynı etkiyi yaratıyor bende. Acaba tarafsız bakabilseydim bu kitabı bu kadar beğenir miydim diye kendimle şüpheye düşüyorum.

İyi bir yazar, bas bas bağırmadan kendi düşüncelerini kitlesine duyurabilir bence, tabi ki kalemi iyiyse. Aksi takdirde bu işin içinde bir okunma kaygısı arıyorum bir şekilde. Çünkü detaya girmeye gerek yok. Sağ-soldan teferruata girilince, partinin ismine kadar sempati duyuyorum, destekliyorum açıklaması yapılınca bir iğreti oluyor insan. 

Bu kez dönüp bakıyorum, diyorum ki yazık oldu daha önce yazdığın canım eserlere...  

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce sanatçı siyasi düşüncesini paylaşmalı mı, yoksa sanatına sarılıp bu işleri başkalarına mı bırakmalı? Neden canım toplumda ön plana çıkmış kişilerinde Türk Siyasetinde yeri olmalı mı diyorsunuz yoksa? Veya paylaşsın ki paramız aksi düşünenin cebine girmesin mi diyorsunuz :))

Sevgilerimle..


7 Ağustos 2014 Perşembe

Henüz Okumayan Kaldıysa.. Sergüzeşt / Sami Paşazade Sezai

Edebiyat kitaplarında adı geçen ve benim şimdiye kadar dikkatimi çekmemiş olan Sami Paşazade Sezai'nin kitabı Sergüzeşt'den bahsetmek isterim dilim döndüğünce...

Bu dünyaya fakir geldiyseniz eğer ya çok çalışıp sahip olamadıklarınızı elde etmek zorundasınızdır, ya da kaderin sizi hangi yöne savuracağını izlemekten başka çareniz yoktur...Özlem Tekin'in "herkes şanslı doğmuyor" şarkısını bu romanın ana karakteri Dilber'e armağan etmek istiyorum. Bu hikaye gerçek olsaydı ve Dilber günümüzde yaşasaydı eminim bu şarkı diline pelesenk olurdu.

Oy Vermeye Hazır mısınız?

Bir ülke düşünün ki her seçim dönemi farklı sansasyonlara maruz kalsın. Elektrik kesilsin, kediler bir yerlerden çıksın. Evet yazan damgalar nedense eksik dağıtılsın. Sizinle oy kullanmaya gelenler nüfus cüzdanıyla değil, elinde imzalı bir kağıt parçasıyla gelsinler. Adresinizde başkası oturuyor gözüksün ve yıllar sonra ilk defa seçmen kağıdınızı elde etmenin hiç bir yolu olmasın. Ertesi gün bir yerlerde ya yanmış, ya da denizden dereden oy pusulası çıksın. 

Kafalar zaten karışıkken, zaten bu mu beni temsil edecek diye bir sürü düşünce dalgası günden güne yayılırken, bu ve benzeri soru işaretleri, korku, kuşku ve baskı ile oy vermeye hazır mısınız?

Ben hazırım. Sonucu değiştirmeye gücünüz yetmese bile, ben de söz sahibiyim, ben de buradayım ve ben senden sizden farklı düşünüyorum demek adına, kaybolup gitmemek için, yok sayılmamak için, görmezden gelinmemek için oy vermeye hazırım.